22 Mart 2009 Pazar

Tarihden Kıssalar

SELAHADDİN EYYUBİNİN SERVETİ

*Hayatı İlayı kelimetullah adına hep at sırtında geçmiş. Kudüsün Haçlıların elinde olmasın-dan dolayı gülmeyi kendisine haram kılmış olan büyük İslam mücahidi Selahaddin Eyyubinin vefat ettiği zaman yanında bulunan komutanlardan Mahmut Hanın elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırıp:

�Ey cemaat-ı Müslimin! İşte hükümdarınızın bütün serveti bu kılıçtan ibarettir diye haykır-dığını... Biliyormuydunuz.?

**İşte bir milleti kurtaracak nesilde arana-cak en önemli vasıf milleti için yaptığı işlerde asla karşılık beklememe, can ile beraber malını da feda edebilme. İnsanın malı olmalı fakat mal kazanmak gibi basit şeyleri hayatının gayesi edinmemeli.

Evet Selahaddin Eyyubi dili ile olmasa da hali ile gelecek nesillere Milletinizi, dininizi yüceltmek için mücadele edin, çok çalışın çok feda-kârlıkta bulunun fakat bu yaptıklarınızdan karşılık beklemeyin, diye haykırmaktadır.

�Canı cananı bütün varımı alsında Hûda

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda


YAVUZ UN TEVAZÛU

*Büyük Cihangir Yavuz Sultan Selimin günde 3 saat uyku uyuyup tahta kaşıkla tek çeşit yemek yediğini ve herhangi bir saray halkından ayırt edilmeyecek kadar sade giyindiği ve bunu soranlara:

�Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki?

Bizim padişahımız ALLAH (cc) vücudun dışına değil içindeki cevhere (imana) bakar diye veciz bir cevap verdiğini...

**İşte Yavuzu Yavuz yapan özellik dış fetihten evvel iç fethi tamamlamasıdır. Başarı arttıkça mütevazılığın artması, Cihan devletinin padişahı olsa da ALLAH (cc)ın kulu olduğunu hiç akıldan çıkarmama her türlü rahat ve konfor içinde yaşaya bilecekken hep sade hayatı tercih etme dünya malına gönül bağlamama.

�Büyüklerin büyüklüğü tevazu ve mahviyet küçüklerin küçüklüğü kibir ve enaniyettir.

YAVUZUN HOCASINA HÜRMETİ

*Yavuz Mısır seferinden dönüyordu. Bir ara yanında at süren devrin alimi Kazasker İbn-i Kemal�in atının ayağının altından sıçrayan çamur-lar, Yavuzun üstünü başını perişan etmişti. İbn-i Kemal utancından ne diyeceğini bilemiyordu. Durumun kötü olduğunu gören padişah :

�Hocam dedi; Üzülmeyiniz, bir alimin atının ayağından sıçrayan çamurlar dahi bize şeref verir. Öldüğüm zaman bu çamurlu kaftanı sandukamın üzerine koysunlar�.

Gerçekten Yavuz vefat ettiği zaman vasiyeti yerine getirilmiş ve o çamurlu kaftan sandukasının üzerine konmuştu.

*Bir çok Osmanlı padişahı gibi Yavuzunda en güzel özelliklerinden biri de büyüklere saygı-sıdır. Evet edep ve saygının bulunmadığı yerde ilimden de imandan da bahsedilemez.

Osmanlı düşmanlarına baş eğdirmesini çok iyi bilen Yavuzun hocası karşısında baş eğmesi edepte ölçüyü göstermektedir.

YAVUZUN VEFATI

* Bir gün Yavuz çok sevdiği Hasan Can a :

�Bre Hasan dedi, arkamda bir diken var batar canımı acıtır.

Hasan Can padişahın sırtını açtığında henüz kızarmamış sert bir çıban gördü. Durumu padişaha anlattığında padişah sıkmasını istedi. Sıkıla sıkıla çıban kısa bir süre sonra büyüdü ve padişaha sızı vermeye başladı. Doktorlar bir türlü çare bulamı-yorlardı. Öleceği gün idi. Vücudu ateşler için de yanıyordu. Baş ucunda Kuran okuyan Hasan Cana: :

-�Hasan Can Ne haldeyim nasılım?

Hasan Can yaşlı gözlerle :

- Devletlim dedi. ALLAHa kavuşmak zamanıdır. Ona teveccüh ediniz.

Padişah gülümsedi.

-�Ya bunca zamandır sen bizi kiminle sanıyordun? ALLAHa teveccühümüzde bir kusur mu gördün? dedi.

**Onlar veli insanlardı, yaptıkları işi ALLAH için yaparlar bir an bile olsun onu unutmazlar ve ona devamlı tesbih ederlerdi. Sefere giderlerken bile dillerinden zikir eksik olmazdı. Hatırlayan hatırlanır. Eğer insan her gün ALLAHı hatırlıyor ve emirlerini yerine getirmeye çalışıyorsa o en zor günde (kıyamet) ALLAH tarafından mutlaka cen-netle mükafatlandırılır.


TÜRK ASKERİNİN SIR TUTMA VE VATAN SEVGİSİ

*Viyana muhasarası sırasında beş Türk Avusturyalılara esir düşmüşlerdi. Viyana kalesi kumandanı Türk esirlerine :

-�Siz hangi paşanın askerlerisiniz? Türk or-dusunun mevcudu ne kadardır? Ne kadar topunuz var?

Esirler bu sorulara cevap vermeyince hepside dayanılmaz işkencelere maruz bırakıldılar. Kumandan yinede Türk esirlerinden bir cevap alamayınca hepsini birer çuvala koyup kayalardan aşağı attırdı. Son Türk askeri de kayadan aşağı atılacağı sırada :

- �Durun beni atmayın hepsini söyleyeceğim deyince kendisini çuvaldan çıkardılar. Çuvaldan çıkan Türk bir kahkaha atarak :

- �Hey gafiller biz ölümden korkan bir milletin çocukları olsaydık Viyana önlerine kadar gelebilir miydik?� dedikten sonra kendini kayalardan aşağı bıraktı.


**Sır namusdur. İnsan sırrı, namusunu koruma hassasiyeti içinde korumalı ve onu her ne olursa olsun fahşetmemelidir. Büyüklerimiz ne gü-zel söylemiş: Ser (baş) veririz sır vermeyiz.

Eğer sır bir milletin kaderini, değiştirecekse bir değil binlerce can feda edilse azdır. Müslüman milleti için canını seve seve verir ölümden korkmaz.

SÖZÜNÜN ERİ OLMAK

* Mehmet Akif Ersoyun sözünün eri bir insan olduğunu ve söz verdiği şeyi yerine getirmek için ölümden başka bir şeyin onu engelle-mediğini...Biliyormuydunuz?..

İstanbul Yeniköyde oturan bir ahbabı ile öğleden bir saat önce buluşmak için sözleş-tiklerinde o gün yağmurlu fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde Mehmet Akifin bin bir zorlukla sırılsıklam bir vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini fakat arkadaşını gelmemesi üzerine çekip gittiğini ...

Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip: Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felakette yerine getirilmezse mazur görülebilir diyerek tam 6 ay o arkadaşı ile konuşmadığını....


**Söz namustur. Kişi namusunu korumada ne kadar titiz davranırsa sözünü tutmak konusunda o kadar titiz olmalıdır. Söz vermeden önce iyi düşünmeli söz verdikte sonra yerine getiremem endişesiyle tir tir titremeli. Şahsiyeti oturmuş in-sanlar söz ve sır konusunda her zaman hassas davranmışlardır. Evet insan söz vermeli ama asla sözünde yalancı çıkmamalı. Bediüzzamanın ifadesiyle Yalan lafz-ı kafirdir Yalan kafir sözüdür Müslüman a yakışmaz .

Akif büyüktü, mertti, namertler gibi davran-mazdı. Hal dili gelecek çok büyük işler başaracak Altın Nesle! �Ya söz verme yada ne pahasına olursa olsun sözünü tut diyerek çok önemli bir hakikatı ders veriyordu.

AKİFİ BÜYÜK YAPAN MEZİYET

Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoyun İstiklal marşı müsabakasında birinciliğinden dolayı kendine zorla verilen 500 lirayı, fakr-u zaruret içinde olma-sına rağmen, fakir kadın ve çocuklara bir maişet temin etmek için kurulmuş olan Dar-ül mesa-i ye bağışladığını...

Halbuki İstiklal Marşı Kabul edildiğinde, Mehmet Akifin cebinde, Zonguldak millet vekil Hayri Beyden borç aldığı 2 lirasının olduğunu ve Milli Marş için 500 lira teklif edildiği günlerde 140 lira ile Ankarada bir çiftlik alına bildiğini

Paltosu dahi olmadığı için kışın bile ceketle dolaşan bu idealist şairin, çok soğuk günlerde ise, arkadaşı Baytar Şefik (Kalaylı)dan Paltosunu ödünç alarak giydiğini.Baytar Şefikin bir gün: Akif bey hiç olmazsa kendine bir palto alsaydın . demesi üzerine ona darılıp iki ay konuşmadığını...


**Akif ki adı üzerinde vatan şairidir. İstiklal savaşının nasıl kazanıldığını istiklâl marşında des-tanlaştırırken;


�Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı

İfadelerini kullanıyordu. Bu vatanı bize armağan edenler canlarını mallarını ortaya koy-muşlar ve bu dünyada göçerken bir kefeni daha kendilerine çok görmüşlerdir.

Akif ücret almazdı. Çanakkale de şehit olan-ların torunları Vatan için yaptıkları işte ücret bekle-yemezler milletleri için, Dinleri için seve seve can-larını vermekten geri durmazlar.

�Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı .

ÇADIR İÇİNDE SAVAŞ İDARE ETMEYÜZ

* Merc-i dabık savaşı öncesi büyük Hünkâr Yavuz Sultan Selimin ordusunun önünde askeriyle beraber göğüs göğüse çarpışmak için atını ileri doğru mahmuzlaması üzerine, Sadrazam Sinan Paşanın Padişahın ellerine sarılıp :

�Şevketlü Hünkarım, olmaya ki heyacana gelür kendünüzü ateşe atarsınız , yüreğimiz dilhun olur diye gitmemesi için yalvardığını...

Alem-i İslamın birliğini sağlama adına hayatı at sırtında geçmiş olan bu büyük dava adamının bunu üzerine: �Biz cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Hanın torunlarıyız, çadır içinde savaş ida-re etmeyüz diye haykırdığını...

**İşte hizmet insanına, aksiyon insanına yakışan davranış birinden fedakârlık beklerken fedakârlıkta zirveyi tutabilme. O dönemler Alem-i İslam için gerekli olan cephelerde en önde savaş-maktı.

Günümüzde mücadele şekli değişti. Şimdi vatana hizmet insanları güzel şeyler yapmaya kötü alışkanlıklardan kaçınmaya ikna etmektir. Türk milletine güller yetiştirmeye azmetmiş aziz bahçe-van, millete yararlı olmak için kâh kolları dirsek-lerine kadar sıvayıp tuvalet temizliyor, kâh kepçe elinde yemek dağıtıyordu, yemedi yedirdi, uyumadı uyuttu, (Yurt müdürü iken altı ay yatmadığı) rahat etmedi rahat ettirdi, Ağladı ağlayanların göz yaşını dindirmeye çalıştı.

Yaşadı, yaşadığını anlattı. Yaşadığını anlattı-ğından mübarek sözleri kalplerde kabul gördü. Izdırap bilmezlere ızdırapı, çile bilmezlere çileyi, 3 asırdır milletimizin hazin halini düşünmeyenlere düşünmeyi öğretti.